top of page

Öncelikle Laure Gauthier'nin kim olduÄŸunu kendisinden duymak isteriz. Bize kendinizi tanıtır mısınız?

​

   Paris’te yazıyor ve yaşıyorum. 2021’de çıkacak olan ve içindeki birkaç ÅŸiirin sonbaharda Fransız edebiyat dergilerinde yayımlanacağı beÅŸinci ÅŸiir kitabım “ Les Corps Caverneux (BoÄŸuk Vücutlar) “ adlı çalışmamı yeni tamamladım. Daha önce yayımlanmış yapıtlarım ise 2017 yılında çıkan “ Kaspar de Pierre“ ve 2018 yılında yayımlanan “Je Neige” adlı ÅŸiir kitaplarım. Aynı zamanda multimedya çalışmaları ile uÄŸraşıyorum. (vokal yapıtlar ve enstalasyon sanatı). Bunlara ek olarak Alman edebiyatı üzerine çalışmalar yaptım ve birkaç yıl Hamburg’da yaÅŸadım. Üniversitede (Reims) çaÄŸdaÅŸ sahne sanatları alanında ders veriyorum.

​

Åžiirsel yaklaşımlarınızdan bahsedeceÄŸiz, ama önce edebi kiÅŸiliÄŸinizden biraz daha söz etmek istiyorum. Röportajlarınızdan birinde "transpoem" adlı bir kavramdan bahsettiniz. Edebiyat ve özellikle ÅŸiir için, "metni sınırlayan duvarları" kaldırmayı da amaçlayan ÅŸiirsel bir olgunluÄŸa sahipsiniz. Bize bundan biraz daha bahseder misiniz?

​

   Ses, ÅŸiirsel çalışmamım merkezinde. Çalışmalarımda, lirizm sorusunu tekrar soruyorum. 20. Yüzyılın başından beri, lirizm “ben”in üzerinde aşırı bir merkezcilik olarak algılanarak reddedildi. Bundan bir yüzyıl sonra, bu soruyu farklı ÅŸekilde sormak yaÅŸamsal durumda olacaktır. Yazılarımda, öznesiz bir ÅŸiir ile vücut bulmuÅŸ ÅŸiir arasında bir gerilim bulunuyor : bunun için kiÅŸisel ve kiÅŸisel olmayan bakış açıları arasındaki boÅŸluklar üzerinde çalışıyorum. Polifonik yazmaktan bahsediyorum : bir ÅŸey, müziÄŸe ya da ÅŸarkıya iÅŸaret eder, ancak yazı, bunu tek bir kiÅŸinin duygusu üzerine odaklanmadan yapar. Ayrıca, metinlerim korunmuÅŸ bir mesafeyi sunuyor, ancak aynı zamanda yazdığım metinlerin  “gösterilmeyen” fakat “metne bakan” arÅŸiv ve belgelerle de bir bağı var. Åžiirim ne nesnelcidir, ne de lirik. Bu ikisinin arasında, bizi bugüne uyandırabilmesini umduÄŸum bir sapmayı derinleÅŸtirecek yapıda olduÄŸunu söyleyebilirim. Kitaplarımın yanı sıra “transpoem” de oluÅŸturuyorum : bunlar, yayımlanan metinlerimden veya yazma sürecinde, farklı durumlarda ve farklı yerlerde aldığım sesli kayıt ya da akıllı telefonumu kullanarak kaydettiÄŸim bölümlerden oluÅŸuyor. Bu, ne sesli ne de yazılı bir ÅŸiir; türü koÅŸullara göre kendini deÄŸiÅŸtiren bir tür aslında. Kitabın dışında baÅŸka bir anlam kazanıyorlar.  Bu kısa metinleri, doÄŸa sesleri, kentin sesleri gibi rastlantısal ÅŸekilde karşılaÅŸtığım durumlarda okuyorum.  Kısıtlama bu. Metinler önceden tekrarlanmaz, ancak duruma tepki olarak kendiliÄŸinden dillendirilebilir. Buna göre de metnin ağırlık merkezi yer deÄŸiÅŸtirir. 2020-21 sonbahar-kış aylarında “eklektik ÅŸehirler” olarak adlandırılacak olan Acédie58 kolektifi ile bu transpoemlerin bir albümünü yayınlayacağım.
 

Türk edebiyatseverler klasik Fransız edebiyatını yakından keÅŸfetme fırsatını bulmuÅŸlardı. Ancak çaÄŸdaÅŸ Fransız edebiyatını aynı derinlikte tanımıyoruz. Kendi kültürünüzün önemli bir edebiyatçısı olarak klasik Fransız ÅŸiiri ile (Mallarmé, Baudelaire, Malraux, Rimbaud, Aragon gibi klasik ÅŸiir dönemi ÅŸairleri) bugünkü ÅŸiir arasındaki farklılıkları anlatabilir misiniz? Fransız ÅŸiirinin tarihsel süreç içinde deÄŸiÅŸmeyen özellikleri sizce nelerdir?

​

   Tarihsel yenileÅŸmeden (Dadaizm vb.) önceki Fransız ÅŸiiri ile daha sonraki ÅŸiir arasındaki büyük kopuÅŸlardan biri, bir tür romantizm dönüÅŸümü olarak reddedilen lirizmin radikal eleÅŸtirisiyle ilgilidir. F. Ponge ile öznesiz bir ÅŸiirin ortaya çıkışını, daha sonra Jean-Marie Gleize gibi ÅŸairlerin ÅŸiirini düÅŸünüyoruz. DiÄŸerleri, Amerikan nesnelciliÄŸine ve Murielle Pic ya da Frank Smith gibi arÅŸiv üzerine yapılan çalışmalara daha yakınlar. Oulipo ve Jacques Roubaud, ya da daha yakın zamanda Frédéric Forte gibi çeÅŸitli ÅŸairler, kısıtlama ve kodlanmış ÅŸiirsel formlar sorusunu sestina, hatta sone üzerinde oynayarak farklı bir ÅŸekilde ortaya koymayı seçtiler. Yapıtlarını seslendiren ÅŸairler de kitabın ağırlık merkezini deÄŸiÅŸtirdi ve Bernard Heidsieck gibi çaÄŸdaÅŸ sanatta ya da bugün Anne-James Chaton, Michèle Métail gibi diÄŸer sanatlarda hem ÅŸiirsel yazımı, hem de ÅŸiirin yazıya dökülüÅŸünü yeniledi. Lirizmi eleÅŸtiren bir yüzyıldan sonra, ÅŸiir ve müzik arasındaki iliÅŸkiyi sorgulamaya bir dönüÅŸ ortaya çıkmakta. Yeni sesler, yeni düÅŸünceler ortaya çıkıyor: Philippe Beck'i ve onun “kuru lirizmini”, ya da Hélène Sanguinetti'nin ÅŸiirini düÅŸünüyorum. Christophe Manon gibi diÄŸerleri, yazımlarının lirik boyutuna sahip çıkıyorlar. Kendi açımdan, ben ÅŸiirimin öznelliÄŸin ötesine geçen bir “tekil”in deÄŸil, farklı perspektifler arasında bir boÅŸluÄŸun ifadesi olacak türden bir lirizmi geliÅŸtirdiÄŸini düÅŸünüyorum. Ayrıca, özellikle Pierre Vinclair ve Dominique Quélen ile birlikte Oulipo bünyesinde devam eden, geleneklerimizden miras kalan kodlanmış ÅŸiir formları hakkında derin bir sorgulama var. Bir sonraki kitap projem “ Yeniden Yüklenen Melusin” de sonenin biçimini sorgulayacak.


Fransız edebiyat dergilerinin bugünkü durumu nedir? Okuyucu sayısı ve kalitesi ile dergilerin kalitesi açısından, Fransız edebiyat dergilerini “bugün” nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

​

   Fransa’da, deneysel projeler dahil birçok farklı türden metinleri kabul eden, hem internet dergisi, hem de basılı dergi ÅŸeklinde birçok edebiyat dergisi bulunuyor. Bu dergilerin çoÄŸunun küçük bir okuyucu grubu bulunmasına karşın, dergiler dağıtım mantığına dayanıyor ve direniyor. Çok daha büyük dergiler arasında, 1923 yılında Romain Rolland tarafından çıkartılmaya baÅŸlanan “Europe”, La Nouvelle Quinzaine Littéraire (Maurice Nadeau’nun prestijli dergisi Quinzaine Littéraire’in varisi) gösterilebilir. Ayrıca kendini Fransız ya da yabancı tüm çaÄŸdaÅŸ metin türlerine açan Le Matricule des Anges dergisinden de söz edebiliriz.  Buna ek olarak Babel Heureuse, Sarazine, TXT ya da Nioques gibi daha güvenilir ancak çok canlı olan diÄŸer dergileri de söyleyebilirim. Aynı zamanda, özellikle Akdeniz kültürüne sahip yabancı metinlere ve çevirilere de açık olan Phoenix dergisinin yayın kurulu üyesiyim. Bu dergi, 1925 yılında Jean Ballard tarafında kurulan ünlü Cahiers du Sud’ün bir uzantısı ve Michel Deguy tarafından yönetilen Po&sie dergisi gibi zaman içinde yerini korumayı baÅŸarmış bir dergidir.

​

Evet, her ÅŸairin özgün, kendine has bir dili vardır. Ama bu durum sizin ÅŸiirinizde daha etkileyici bir kimliÄŸe bürünmüÅŸ. ÖrneÄŸin kitaba adını da veren "Kar yağıyorum” ifadesi bize ünlü Türk ÅŸairlerinden Attila Ä°lhan'ı hatırlattı. Dilinizin gramerinde bilinçli bir kusur yaratarak mükemmelliÄŸi hedefleyen ÅŸiirsel bir biçem yakalama isteÄŸiniz bilinçli bir seçim mi?

​

   “Je Neige (Kar Yağıyorum)” un size Attila Ä°lhan’ı anımsatmasından mutluyum. Bu kitapta, zamanında ünlü Fars ÅŸair Hafız’ı ve Fars ÅŸiirinden motifleri ifade ediyorum. Bu kitap aynı zamanda Türk ÅŸiirinde de bir yankı uyandırdıysa bundan mutlu olurum! Elbette “kar yağıyorum” ifadesi, François Villon ile diyalog halinde (ki kar, rüzgarla birlikte onun ÅŸiirinde sunulan tek doÄŸal unsurdur) dil kullanımını hafifçe yontmuÅŸtur. Ancak ondan farklı olarak, Fransızcada olmayan bir fiili kiÅŸiselleÅŸtirmek suretiyle, onun hareketini vurgulayarak yapar bunu. Bu, kiÅŸisel ya da kiÅŸisel olmayan, kıyılar arasında bir türbülans bölgesini barındıran bir ÅŸiirdir. Öte yandan bu, tüm Villon ÅŸiirlerinde yaÅŸayan dağılım hareketini not etmektir : Villon’un ağırlık merkezini Ahit mallarını dağıtmak için dağıtması gibi lapa lapa dağılmaktır karın yaÄŸması. Bu benim için, bağışlama deviniminin yankılanmasını duyurmak gibi bir ÅŸeydi. BaÅŸka yerlerde Kaspar de Pierre’i düÅŸünüyorum. Bazı fiillerin sonunu sildim. Sistematik olarak “ben” öznesindeki bazı harfleri sildim ve bu silinen harfleri, beyaz bir iÅŸaretle ya da “ben” ve “o”nun arasında, “ben-o” ÅŸeklinde yazarak deÄŸiÅŸtirdim. Zamirleri hafifçe hasara uÄŸrattım, onları yonttum ve olduklarından daha açık hale getirdim. Alev aldıklarını söyleyebilirim. Ancak bu “kaçış” bir suiistimal etme iÅŸi deÄŸil. Bu kullanım, noktasal ve öngörülemez ÅŸekilde kaldı.


Sizi farklı kılan bir diÄŸer özellik ise sanatsal çalışma alanınızdaki olanakları kullanmanızdır. Klasik köklerinden kopmadan ÅŸiiri farklı disiplinler katarak zenginleÅŸtirerek özgün yapıtlar üretiyorsunuz. Bu aÅŸamadaki ana motivasyon kaynağınız nedir? Göstermeden "okunan" ÅŸiirlere "görünürlük" ekliyorsunuz, bu çok ilginç ve nadir bir teknik. Bunu bize biraz daha açabilir misiniz?

​

   Kitaplarımın her biri birkaç yeniden yazma eylemiyle kendini geliÅŸtiriyor: daha önce yazdığım metinleri yeniden yazıyorum, ya da multimedya parçaları, enstalasyonlar ya da çaÄŸdaÅŸ müzik parçaları için onları yeniden yazıyorum. Bu, benim için ÅŸiiri yalnızca “göstermek” deÄŸil, aynı zamanda kolektif bir çalışma: ÅŸair, ortak yazarı olduÄŸu bir projeye katılım gösteriyor. Yeri, çalışmanın zamanını düÅŸünüyor. Ses burada projenin tüm aÅŸamalarıyla ilgili bir konu. Bu, kitap dışında ÅŸiirsel bir düÅŸünce. Bu da ÅŸiirsel imgeyi, ÅŸiirsel sesi ve ÅŸiirde zamansallık durumunu yeniden düÅŸünmemize yarıyor. Yeni bir multimedya projesine eÅŸlik ettiÄŸimde, dilin kartlarını ve metni farklı biçimlerde yeniden dağıtırım. Bu, metni ya da müziÄŸi bir yere koymak demek deÄŸil, gerçek bir transmedyal iÅŸbirliÄŸidir. Nurai Giménez-Comas adlı bestekar için Kaspar de Pierre’in yeniden yazımını düÅŸünüyorum. 2018 yılının Mart ayında Lyon Ulusal Halk Tiyatrosu’nda sunulan “Back into nothingness (hiçliÄŸe geri dönüÅŸ)”, özellikle solist, koro ve elektronik için konuÅŸulan bir parça haline gelmiÅŸti. Parça 40 dakika sürüyor. 19. yüzyılın başında Almanya'da zindanda kilitlenen bir yetimin öyküsünün müzikal sahnesini yeniden düÅŸünmek, ÅŸiirin zarlarını tekrar atmak demekti. Bu besteciyle algısal ve polifonik boyut üzerinde daha radikal biçimde çalışabilirim. 3 boyutlu akustik alanda, hissedebileceÄŸi sesleri hayal etmeye çalışarak, travmayı içeriden dinleyerek bunu deneyebiliriz. Polifonik Kaspar kitapçığı (HiçliÄŸe geri dönüÅŸ, 2018) dil, ÅŸiddet, oran veya temsil ile ilgili baÅŸka sorular da soruyor. Ayrıca 2018 yılında Almanya’da, metinlerimi seslendirdiÄŸim, ziyaretçilerin uzanma veya ayakta durma deneyimi yaÅŸadığı üç boyutlu akustik alanlara yerleÅŸtirildiÄŸi Zentrum für Kunst und Medien de Karlsruhe ‘de sunumu yapılan Pedro Garcia Vasquez’in akustik tiyatro için çalışmaları gibi birçok multimedya enstalasyonlarına katıldım. Bu nedenle bu etkinlikler, her seferinde bir multimedya baÄŸlamı için yeniden yazılan ÅŸiirsel metnin dönüÅŸümü, ÅŸiirsel görüntünün, ÅŸiirsel sesin, mekan ve ÅŸiirsel zaman arasındaki baÄŸlantının durumunu sorgulamayı mümkün kılar. Åžairlerin algısal alanda sunumu yapılmadan enstalasyonların “ÅŸiirsel” olarak adlandırılmaması benim için çok önemlidir. Bu, diÄŸer eÅŸ-yazarlar ile iÅŸbirliÄŸi gerçekleÅŸtirerek, ÅŸiirin gerçek anlamda çaÄŸdaÅŸ sanatların bir alanı olduÄŸunu hatırlamamız anlamına gelir.

​

Yanıtlarınız için teÅŸekkür ederim. Son olarak Türk okurlarınıza dergimiz aracılığıyla neler söylemek istersiniz?

​

   Farklı ülkelerden ÅŸairleri Türk okuyucular ve sanatçılar ile diyalog kurmaya davet etme giriÅŸiminde bulunduÄŸunuz için teÅŸekkür ederim. Dağıtım aÄŸlarının birçok sanatçıyı marjinalleÅŸtirdiÄŸi bir çaÄŸda, dergilerin yaratım çeÅŸitliliÄŸini göstermede büyük rolü bulunuyor. Åžiirin her zaman arkadaÅŸlıklar, buluÅŸmalar yoluyla ülkeler boyunca bundan sıyrıldığını düÅŸünüyorum. Åžiir benim için her zaman “kaçan”dır : orandan kaçan, kontrolden ve de baskın dil ve kültürlerden “kaçan”dır. Birçok ÅŸair birden fazla dil biliyor ve aynı zamanda da çevirmenlik iÅŸini yapıyorlar; bu tür bir “diÄŸerini tanıma modeli”nin yaÅŸamsal olduÄŸuna inanıyorum. Åžiir, “diller arasında” sivrilir, yüzeye çıkar. Çevirilerin, kitapların, söyleÅŸilerin bu geçiÅŸi, kültürel, politik ve “aymış” bir farkındalığın belirleyici unsurudur. Günümüz ÅŸiirleri arasında, Türkçeden Fransızcaya ya da Fransızcadan Türkçeye çevrilen çaÄŸdaÅŸ ÅŸiirler çok deÄŸil. Bu baÄŸlantıları güçlendirmeye katkı sunan giriÅŸiminizden dolayı çok mutluyum.

L

A

U

R

E

​

G

A

U

T

H

I

E

R

bottom of page