top of page

​

 Sevgili Yunus Bekir Yurdakul, öncelikle davetimi kabul ettiÄŸiniz için teÅŸekkür ederim. Sizi biraz kendinizden dinleyebilir miyiz?
 

Böylesi incelikli bir çalışma içinde yer aldığım için ben teÅŸekkür ederim.
 

Anadolu’nun ortalık yerinde, okulu olmayan bir köyde, “çok partili” denilen aslında yeni/ baÅŸka bir “tek partili” dönemin ilk yıllarında, babamın kütüphanesinin önünde doÄŸdum. Cerrah, nakkaÅŸ, gazeteci Yunus Bekir’in torunu, 1918’de makine mühendisi Hakkı ile 1920’li yıllar muhaciri Nazime’nin oÄŸluyum. Köyümüzün, benden üç yaÅŸ küçük ilkokulunun ardından Ankara girdi hayatıma. KurtuluÅŸ Lisesi, Gazi EÄŸitim Enstitüsü Ä°ngilizce bölümü derken... örgütlü halk muhalefetinin doruÄŸa çıktığı 1970’li yılların sonunda baÅŸladığım öÄŸretmenliÄŸime gazeteciÄŸi, editörlüÄŸü, radyo programcılığını... yaren eyledim.

On iki yaşında düÅŸtüÄŸüm yollar beni bugün de gezdiriyor. Ardahan’dan MuÄŸla’ya, TekirdaÄŸ’dan Mardin’e, Samsun’dan Adana’ya Türkiye’nin dörtte üçünü gezdim, gördüm.
 

Anılar, gezi yazıları, öyküler, günceler, denemeler yazdım; kendimce besteler de yaptım. Åžiiri çok sevdim; türküleri, bir de yazmayı... Kitaplarla yol arkadaÅŸlığım yarım yüzyılı aÅŸtı.
 

Çok hazinem var: eÅŸim, kızım, yakınlarım, dostlarım, Türkçem, doÄŸa, sanat, kütüphanem, (yazdığım) kitaplarım, sazım, “her ÅŸeye karşı Çarşı”lı BeÅŸiktaÅŸ... Yazın sanat insanlarıyla dostluÄŸum/ anılarımsa hep çok özel bir yerdedir.


“Ä°zmirli” oluÅŸum otuz yıla vardı varıyor.
 

DüÅŸlerim mi? “Dünyanın bütün kara parçalarında”, doÄŸanın bir parçası olduÄŸumuzu unutmadan, kimseyi ayırmadan/ kayırmadan, barış içinde bir yaÅŸam. Biliyorum, “herkese yeter dünya, herkese yeter ekmek”...

​

Konuklarıma sorduÄŸum klasik bir soruda sizin de görüÅŸünüzü deÄŸerli buluyorum. Edebiyatımızın dünü ve bugününü kıyasladığınızda, olumlu ya da olumsuz anlamda dikkatinizi en çok çeken unsurlar nelerdir?
 

Okuduklarım beni yanıltmıyorsa yazın sanat insanlarının 1970’li yılların sonuna deÄŸin süren dayanışma ve dostluÄŸunun, yaÅŸadıkları kentlerde yarattıkları sanat ortamlarının (çekiÅŸme ve “kavga”larının da) bugün bir yerlerde saklandığını düÅŸünenlerdenim. DeÄŸilse yazınsal verimler baÄŸlamında bir eksikliÄŸimiz yok. Hatta onca büyük birikime yaslanan, onu (ve elbette sorularımızı da) çoÄŸaltan çok baÅŸarılı yazın sanat emekçilerimiz bugün de var ve hep olacak. Bunca acının, aÄŸrının, haksızlığın, keder ve hüznün sanata yansımaması düÅŸünülebilir mi?
 

Yazın sanat dergilerimizi önce öÄŸretmenlerin çantalarından/ kucaklarından sonra hayatın öteki alanlarından “kovala”dık. Lise yıllarımda, baÅŸta Varlık vb. dergilerin sürdürümcüsü öyle çok öÄŸretmenim vardı ki!.. Kapanmış/ kapatılmış bunca kapı pencereye karşın bugün hâlâ “dergi” diyen dostların bu çabasına ancak saygı duyulabilir.

En belirgin olansa kitapla buluÅŸma merkezlerimizin/ yollarımızın gösterdiÄŸi hızlı deÄŸiÅŸim bence. Kitabevlerinden kitap fuarlarına, oradan bilgisunar (internet) üzerinden satışlara yöneliÅŸ ilkin sanat ortamlarımızın niteliÄŸini deÄŸiÅŸtirdi (Kitabevleriyle fuar ortamlarının farklılığı hepimizin malumu!), ardından yalnızlık (deÄŸil yazarı, çizeri, yayıncıyı; satıcıyı bile görmeden alışveriÅŸler) sökün etti.
 

Yeri gelmiÅŸken neredeyse kırk yıldır ilgi alanım olan çocuk yazını çerçevesinde de birkaç tümce kurmayı isterim: Evet, “Çocuk yazını diye bir ÅŸey yoktur...” günlerini çoktaaan geride bıraktık. Çocuk yazını alanında da oldukça varsıl bir yayın yelpazemiz var. Ne ki bizim yazdıklarımızda hâlâ okura (çocuklarımıza) parmak sallamaktan ve kaba ahlakçılıktan kurtulabilmiÅŸ deÄŸiliz. 
 

Güncel edebiyatın nabzını tutan, özellikle 80’lı yıllar ve sonrasında basında yaÅŸanan kültür erozyonuna direnen önemli bir gazetecisiniz. Gazetelerin ve genel olarak basının kültürel konulara karşı güncel pozisyonu hakkında neler düÅŸünüyorsunuz?
 

Hakkımdaki deÄŸerlendirme için içtenlikle teÅŸekkür ederim. Gazetelerin sahiplerinin de gazeteci olduÄŸu, gazetelerde romanların tefrika edildiÄŸi yıllardan, -birkaçı dışında- gazetelerin “gazete” bile olmadığı günlere geldik. YaÅŸamımıza özellikle 1980’den bu yana hızla ve her geçen gün daha da egemen olan sığlık, “yalanla besleyen”leri basın dünyasında da söz sahibi kıldı. Ve onlara büyükten büyük alanlar açtı. Bugün Bir, Cumhuriyet, Evrensel (vb. ve kimi yerel gazeteler) dışındaki gazetelerde kültür sanat haberlerinin yer bulamayışının nedeni öncelikle bu sığ iklimdir.
 

YaÅŸadığımız dönem itibariyle gerek Türkiye’de, gerekse dünyada rafların öksüz çocuÄŸu olarak yaÅŸamaya çalışan ÅŸiir kitaplarına deÄŸinmek istiyorum. Dijital ortamlarda vurucu sözlerin, yüreÄŸe dokunan ifadelerin bu denli ilgi görüp ÅŸiirin ve ÅŸiir kitaplarının, yayınevleri için adeta “istenmeyen çocuk” haline gelmesi ile ilgili ne düÅŸünüyorsunuz? Åžiir mi deÄŸiÅŸti, insan mı?
 

Yalnızca ülkemize özgü deÄŸil bence bu durum. 2000’li yılların erken sabahında düzenlediÄŸimiz Uluslararası Ä°zmir Åžiir Günlerine Ä°spanya’dan konuk olan ÅŸair dostlar, salonun tümüyle dolu oluÅŸuna ÅŸaÅŸarak “Bunca insan ÅŸiir için mi geldi buraya?” sorusunu sormaktan alamamışlardı kendilerini. “Evet!” yanıtımıza ÅŸaşırmış ve eklemiÅŸlerdi: “Burada (Ä°zmir’de, bu etkinlikte) baÅŸka bir ÅŸey var. Biz Ä°spanya’da on on beÅŸ meraklı bulursak öpüp başımıza koyuyoruz.”

Åžiir kitaplarının da üç bin adet basıldığı yıllardan gelen bir arkadaşınız olarak ÅŸunu rahatlıkla söylüyorum: Åžiir deÄŸil, yazık ki insan/ iklim deÄŸiÅŸti. DeÄŸilse ÅŸiir ne zaman yalnız bıraktı ki bizi/ insanı/ hayatı, bugün bıraksın. Ä°çeride dışarıda, okulda fabrikada, dere boyunda barikatta dizeleriyle halkın yoldaşı olanlara, olmayı inatla sürdürenlere selam olsun!

 

Çocuklar için yapılan etkinliklere bir aydın olarak sıkça katılıyorsunuz. Onlara salt gözleriyle deÄŸil, kalemiyle de dokunan bir sanatçı kimliÄŸiniz var. Çocukların ve edebiyatın kesiÅŸtiÄŸi sokağın bir sakini olarak bu konuda neler söylemek istersiniz?
 

Ülkemizde yayımlanan kitaplar (yayınevlerimiz) baÄŸlamında bakınca hem büyük bir varsıllıktan hem de o oranda bir kirli bahçeden söz etmem yazık ki kaçınılmaz.
 

Varsıllık çünkü: Dünya çocuk yazınının en nitelikli verimleri, neredeyse yazıldığı dille aynı aylarda ülkemizde de yayımlanıyor. Üstelik aynı titizlikle, aynı duyarlılıkla... Çok baÅŸarılı çevirileriyle.
 

Varsıllık çünkü: Anlatıda, resimlemede/ illüstrasyonda, tasarımda baÅŸarılı çalışmalara imza atan sanat insanlarımızın sayısı hiç de az deÄŸil.
 

Varsıllık çünkü: Çocuk yazını alanındaki verimleri (kitapları) dikkatle ve ne aradığını bilerek inceleyen okur sayımız hiç de az deÄŸil.
 

Kirlilik çünkü: Giysiden gıdaya neredeyse her alanda kaliteyle fiyat etiketini buluÅŸturmayı arayan/ önceleyen insanımız -az önce sözünü ettiÄŸim sığ iklimin bir sonucu olarak- sıra kitaba gelince yalnızca etikete bakma eÄŸilimini yazık ki sürdürüyor. Bu tutum da iÅŸini iyi yapmaya çabalayanların iÅŸini her geçen gün zorlaÅŸtırıyor.
 

Kirlilik çünkü: Çocuklara yazmanın çok daha kolay ve basit olduÄŸunu zannedenlerin alandaki etkinliÄŸi belli oranda sürüyor.
 

Kirlilik çünkü: Yazarlarımızın yazık ki hâlâ çok önemli bir bölümü kararlılıkla parmak sallama/ ısrarla çocuÄŸa ne öÄŸretirim derdindeler. Oysa edebiyat bize bir ÅŸey öÄŸretmez, biz edebiyattan çok ÅŸey öÄŸreniriz. Bu kural çocuk yazını için de vazgeçilmezdir.
 

Kirlilik çünkü: Maddi zorluklarımız, “kitap deÄŸil mi” anlayışına yanıt olsun nedeniyle yazarsız, ressamsız, editörsüz; uygun olmayan tasarımla, boyutlarla, baskıyla üretilen “kitap”ların sayısı azımsanmayacak kadar çok.
 

Åžunu da belirtmeliyim ki “Varsıllık” ve “Kirlilik” baÅŸlıkları altında özetlediklerim(iz) yalnızca bize özgü deÄŸil ve bunca kirlilik karşısında yenilmeyeceÄŸimizi de biliyoruz.
 

Son olarak Akdeniz Daktilosu’nun Türk ve Fransız okuyucularına neler söylemek istersiniz?
 

Dünyanın neresinde olursa olsun her insan/ her çocuk, nitelikli yaÅŸam koÅŸulları gibi, iyi kitaplar okumayı da hak eder. Çünkü kitaplar, mutlu olmak kadar; anlamak, anlamlandırmak, utanmak (anısı güzel Aydın Boysan’a teÅŸekkürle) ve deÄŸiÅŸtirme cesaretine sahip olmak içindir.

Y
U
N
U
S

B
E
K
Ä°
R

Y
U
R
D
A
K
U
L

286410.jpg
d682fade-6213-481f-b8c8-c1bc1181b551_432
bottom of page