Lydia Padellec

Göçebe, güneşin çocuğu
Yürüyorum üzerinde izlerinin
Sen ki göçebe hırsızı
Kuyuklu yıldızların, gökler sarhoşu
Güneş ve rüzgâr içinde
Sürüklenen adımın
Hışırdatır uzun çayırı-
Sen ki kardeşim benim, yaşam ikizim
Altın paçavralar giymiş
Üzerinde mağara şaraplarının kötü kokusu
Delinmiş ceplerinde yumruklar
Ve ben içinde kara kabanımın
Gidiyoruz ana yolda
Işık içinde güçlükle sürerek adımlarımızı
Ekerek ardımıza şiirlerimizi-
Konuşmuyoruz, düşünmüyoruz hiçbir şeyi
Yağmur ıslağı gülüşlerimiz
Su birikintisinden su birikintisine seken
Mevsimleri cehennemde köpürten
Ve evimizden yaratan bir cenneti
Zira burada sokaklar altınla döşeli
Yürüyoruz biz, yürüyoruz
Bir karış havada akıl
Ve yol kenarına
Irmağa ve kara işeyen
Samanyolu boyunca kayıp
Kuyruklu yıldız üzerine planlar çizen
Humusta kanatlı ayaklarımızİnfilak ve sözler yoluyla
Haykırmaktan ve sözcüklerden azade
Vahşi ruh ve yabanıl kalp.
&
Vagabond, fils du soleil
Je marche sur tes traces
Toi, le vagabond voleur
De comètes, ivre de ciels
Dans le soleil et le vent
Ton pas traînant
Tambourine l’herbe haute –
Toi, mon frère, mon double
Vêtu de haillons d’or
Puant le vin des cavernes
Les poings dans tes poches crevées
Et moi dans mon manteau noir
Nous allons sur la grand’route
Pataugeant dans la lumière
Semant derrière nous nos poèmes –
Nous ne parlons pas, ne pensons rien
Nos rires mouillés par la pluie
Ricochant de flaque en flaque
Écumant les saisons en enfer
Et créant un paradis de notre maison
Car les rues d’ici sont pavées d’or
Nous marchons, marchons
La tête dans les cumulus
Et dans l’humus nos pieds ailés
Pissant au bord des routes
Dans la rivière et la neige
Glissant sur la Voie lactée
Tirant des plans sur la comète
A coups de fusil et de mots
Libre de crier et d’aimer
L’âme et le cœur sauvages.