top of page

Claire Lajus

Yabanıl yosunların kokusunu yayıyor yaş toprak.

Bir derin sessizlik tırmalıyor kulakları, haykırmak istiyor insan, doldurmayı bu boşluğu.

Yerdeki devlerin yanakları çevreliyor keçiyolunu, yürekleri şakakların altında atıyor, kesiliyor solukları.

Örgüsü yırtılıyor tembelce tanyerinin, don duman alıyor. Işık varıp geliyor sarp koridorda hüzmeler arasından.


Telefon ötüyor çantanın dibinden iki uzun adım arası. Der demez zamanın eli yalıyor tükürdüğünü, bütünleşiyor kayanın içinde, burası ve uzaklar.



&



La terre humide exhale l’odeur sauvage des mousses.

Un silence profond scie les oreilles, on a envie de crier et de remplir ce vide.


Des joues de géants a terre encadrent le sentier, le cœur palpite sous les tempes, le souffle hache.

La dentelle de l’aube se déchire paresseusement, le gel fume. Dans le corridor escarpé, par gerbes de flèches, la lumière arrive.


Entre deux enjambées le portable bipe au fond du sac. Aussitôt la main du temps se rétracte,

l’ici et le lointain s’amalgament dans la roche.

bottom of page